İslamda Yüzde Yüz Kâr Haram Mı?

İslam'da alışveriş haddi çok önemli bir yere sahiptir. İslam dinine mensup insanlar bu konuya oldukça hassasiyet göstermektedir. İşte İslam'da "Alışveriş haddi ve İslam'da yüzde yüz kâr haram mı?" sizler için derledik.

İslamda Yüzde Yüz Kâr Haram Mı?

Bu konu genellikle gerek fert gerekse toplum olarak bir bütün olarak Müslümanlara bırakılmış, Kuran'da, Sünnet'te ve sahabenin amellerinde ele alınmamıştır. Peki, perakende karının üst sınırı Şeriat kanunu tarafından belirlendi mi? Kar oranının anlamı bir gizem olmuştur. Diyanet'in İlmihal-2 "İman ve İbadet" kitabının verilerini kullanarak İslam hukuku kazanç tavanı ile ilgili cevaplanmayan soruları bir araya getirdik.

Kar Haddi Ne Demektir?

Bu konu ne Kuran’da ne Sünnette ne de sahabelerin fiillerinde tartışılmamıştır; bunun yerine, bunun nasıl ele alınacağına kendileri karar vermek ister birey ister toplum olarak bir bütün olarak Müslümanlara bırakılmıştır.

Her yerde geçerli olan bir oranın, karşılaştırılan iki nesne arasında her zaman adil olacağını varsayamayız. Bunun bir sonucu olarak, optimal kâr oranı konusu, değişen ekonomik ve sosyal koşullar ışığında yeniden düzenlenebilecek pek çok konudan biridir. Spesifik olarak bunun nedeni şudur: Bu nedenle, belirli örneklerden genel sonuçlar çıkarmak ve ardından mevcut bulguları bu koşullara dayalı bir dizi katı kılavuza dönüştürmek uygulanabilir bir seçim değildir.

Zamana ve yere göre değişen ancak tutarlı ekonomik ilkelere dayanan bir politika benimsemek daha iyi bir eylem olacaktır. Bu en uygun hareket tarzı olacaktır. Hz. Peygamber'in bu alanda nasıl davrandığına bir bakalım.

Bu durumda, Resûlullah'ın fiyatlara müdahale etme niyetinde olmadığı, piyasanın arz talep dengesine göre kendiliğinden gelişmesine izin verdiği ortaya çıkmaktadır. Peygamber'in bu alanda nasıl davrandığına bakılırsa, Resûlullah'ın fiyatlara müdahale etmek niyetinde olmadığı anlaşılır.

İslam Hukuku Alışverişte Kar Haddi Belirlememiş Midir?

Bunu örneklemek için Hz. işaretine bir göz atalım. Hâkim b. Resul-i Ekrem olarak da bilinen Ali el-Sistani, Peygamber'in belirli bir yaklaşımı onayladığını söylüyor. Hizam'a 1 dinar verildi ve kurbanın yerine getirilmesi için bir koyun satın alması talimatı verildi.

Hz. Peygamber'in oğlu Hâkim ibn Muhammed, Hizam'ın dua ederek biraz teselli bulabilmesi için dua etti. Kaynakça: (Ebû Davûd, "Büyu" 28; Tirmizî, "Büyu", 34) Kaynakça: Resulullah, bu işlemin yüzde yüz civarında bir kârla sonuçlanmasından rahatsız görünmüyordu.

Bu görüşü destekleyen bir başka delil de Allah Resulü'nün (orada) fiyat belirleme uygulamasını onaylamamasıdır. Bu iki örneğe dayanarak İslam hukuku önceden belirlenmiş bir kâr tanımı oluşturmaz.

Bunun yerine, piyasaya dayalı fiyatlandırmayı, arz ve talebi dikkate alan iyi bir değerlendirme standardı olarak kabul eder. Bu varsayım olsa da gerekirse arz talep dengesine yapay müdahalenin doğurduğu zorlukları hafifletmek ve tüketici taleplerinin istismar edilmesini önlemek için çeşitli önlemler alınabilir.

Bu bağlamda kâr oranı ile kazanç arasındaki ilişkiye ışık tutmak faydalı olabilir. Araştırmacılar, kâr oranı ile genel büyüme arasında bir bağlantı keşfettiler. Bu araştırmacılar, başlangıç ​​sermayesinin üçte birinden fazla olan herhangi bir kârı aşırı ve dolayısıyla yasa dışı olarak görmektedir.

Bununla birlikte, kazanç ve kar marjları farklıdır. Birbirleriyle sıfır ilgileri var. Çünkü tüccar, ilk yatırımının yüzde ellisi veya yüzde yüzü kadar kar elde etse bile sonunda para kaybedebilir. Öte yandan, konuyla ilgili yasal bir düzenleme veya sınırlama varsa, kâr buna aykırı olamaz ve sahtekârlık, vurgunluk, zulüm, dolandırıcılık gibi herhangi bir bağlantıyla kirletilemez. Bir ürün kusuru müşteriden gizlendiğinde veya sahte reklamlar onları ürünü satın almaya ikna ettiğinde, adaletsizlik ortaya çıkabilir.

İslam hukukuna göre izin verilen para kazanmak istiyorsanız, yasadışı ticari faaliyetlerde bulunmaktan kaçınmalısınız. Kâr elde etmek için haram işlerin işlenmesi gerekiyorsa, elde edilecek kâr helal kabul edilemez.

Bu, haram ticarete katılmayı, faiz almayı, karaborsadan yararlanmayı, tüketiciyi yanıltmayı veya bir müşterinin cehaletinden ve kötü mali durumundan finansal çıkar elde etmek için yararlanmayı içerir, ancak bunlarla sınırlı değildir. Ancak, hükümetin genel halkın çıkarlarını korumak için fiyat sınırlamalarının gerekli olduğunu belirlediğini varsayalım.

Bu durumda, özel şirketler, belirlenen kâr kısıtlaması önlemlerine uymakla yükümlüdür. İslam'ın iki temel kaynağı, elde edilebilecek kâr miktarını sınırlamadığı için, devlet, ekonomik faaliyetin serbest akışını kolaylaştırmak için gerekli sosyal ve hukuki reformları uygulamakta ve doğal akışına bırakmakta serbesttir.

Avantajlar ve örtülü bir tekel ile karakterize edilen koşullarda, devletin bu toplumsal amacı gerçekleştirmeye katılımı esastır. Gümrüklerdeki makul standartları ve yasal kısıtlamaları göz ardı ederek ve insanların cehaletinden ve güveninden yararlanarak mümkün olan en yüksek kâr için mal satmak ahlaksızlık olur.

Ayrıca, "İslam'da kâr sınırı yoktur" inancına dayalı bu tür davranışlara meşruiyet atfetmek, İslam öğretilerini büyük bir yanlış okumak olacaktır. Piyasalar ve fiyatlandırma ancak özgür irade ve sınırsız rekabet ortamında ortaya çıkabilir; yine de bu, iş dünyasında genel halkın çıkarlarını korumak için kurallar ve düzenlemeler olmayacağı anlamına gelmez. Sonuç olarak, İslam bir minimum veya maksimum getiri oranı belirlemez; bunun yerine, bu tür kararları doğa ve ahlak güçlerine ve gerekirse yasaya bırakır.